“Hafızanın görevi gerçeklikten kurtarılabilecek nitelikte olan her şeyi kurtarmaktır” demişti Octavio Paz, 1994 yılında El Financiero gazetesinin kültür-sanat sayfasına verdiği söyleşide. Peki, şiir ya da daha geniş bir tabirle edebiyat, hafıza olma görevini günümüzde de hâlâ sürdürüyor mu? Yoksa onun hafıza olarak görevi bundan yüzyıllar önce sona mı erdi? 1990 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan, çağdaş edebiyatın en önemli isimlerinden Octavio Paz, Yay ve Lir’de; şiirin ve şairin daha doğru deyişle söyleyenin ve söyletenin yüzyıllar içerisindeki yolculuğunu, onun önüne çıkan engelleri, hatalarını, kendini buluşunu ve kaybedişini gözler önüne seriyor; kimi zaman bir tragedyanın, kimi zaman bir savaş meydanının, kimi zaman büyük bir yalnızın, kimi zaman bir manifestonun, kimi zaman da Aztekler’in söyledikleri ve gizlediklerinden hareketle… “Yazma eylemi, bir ilk hareket olarak insanı adeta boşluğa fırlatır gibi kendisinden ayırır. Şimdi, şair yalnızdır. Bir dakika önceki günlük hayatı ve uğraşları olan her şey yok olmuştur. Eğer o, kararsız bir edebi seremoni gerçekleştirmek değil de gerçekten yazmak istiyorsa, eylemi onu dünyadan kopartacak ve -kendisi de dahil- her şeyi engelleyecektir.”
Tanıtım Metni