Geleneğimizde insan kalbinin iki dünya arasında bir eşik olduğu söylenir. Bu eşik kısıtlı madde dünyası ile sonsuz manevi gerçeklik arasında bulunur. Kalp eşiktir. Her zaman bu eşikte bulunmamız, bu iki dünya arasında köprü kurmamız gerekir. Bu gerçeklikte yaşar ve onun mevcudiyetinin farkında olursak, hatırlayışta oluruz. Bu her şeyi değiştirir. Sadece tecrübelerimizin içeriği olmadığımızı fark edebiliriz. Hayatımızın her evresi, eğer arayış içerisindeysek bizi daha zengin bir manaya doğru taşır. O zaman dikenler için bile şükür duyabiliriz çünkü onun Sevgili’den geldiğini biliriz.Kalbin tüm isteği dostluğu büyütmektir. Bu, sosyal bir tatmine dayanan ve hatta bağımlılığa yol açan türden bir dostluk değildir. Bundan ziyade, hatırlayış, bütünlük ve rezonans hâlindeki diğer bilinçli kalplerin dostluğudur. Bizi yükselten ve iyileştiren şey budur.Bu yüzden sufilerin dergâhları ve toplulukları vardır. Tasavvuf bireysel bir öğreti olarak düzenlenmemiştir. Münzeviler için bir yol değildir. Kişinin tek başınalıktan fayda sağladığı dönemler olabilir. Fakat dostlukta dönüşüm vardır. Dönüşüm, birbirini tanıyarak ve her şeyin bir amacı olduğu gerçeğini kabul ederek sağlanır. Bir sufi dergâhının kapısından kim girdiyse içeriye davetlidir o. Hepimiz Dost’un dostlarıyız. Dünya çapında meşhur sufi üstatlarından olan ve kırk yılı aşkın süredir Hz. Mevlana yolunda hizmet veren Kabir Helminski, bu çalışmasında insanoğlunun unutmaya yüz tuttuğu pek çok hakikati hafızalardan silinmemek üzere tekrar hatırlatıyor.
Tanıtım Metni