İnsanların toplumsal gruplar hâlinde yaşamaya başlamasından günümüze kadar geçen süreçte daima toplumsal sapma ve suç ile karşı karşıya kalınmıştır. Dolayısıyla da bir biçimde bu tür davranışlardan etkilenilmiştir. Suç ve sapma, insanları derinden etkilemesi sebebiyle her zaman kaçınılmış ve uzak durulmuş, böylece bütün dikkatleri de üzerine çekerek her dönem araştırmaların merkezinde yer almıştır. Bu sebeple de sosyolojinin kuruluşundan itibaren önem verilen konular arasında suç ve sapma davranışlar yer almıştır. Hem suç üzerine hem de suçun önlenmesi üzerine pek çok teori geliştirilmiştir. Suçun çeşitli kurumsal yapılarla ilişki içinde olması, onun daha görünür hâle gelmesine sebep olmuştur. Suçu oluşturan ve suç ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilişki içinde bulunan pek çok konu/alan da bu araştırmaların merkezinde yer almıştır. Önceleri suçun öznesi insan iken günümüzde suçun öznesi toplum ve toplumsal kurumlardır. Bu yaklaşım suça dair bakış açılarını da değiştirerek suç ve sapma yaklaşımlarının da yeniden gözden geçirilmesine sebep olmuştur. Örneğin Cesare Lombroso, insanın doğuştan suçlu olduğunu iddia ederek insanı bu biçimde damgalayıp lanetlerken; çağdaş yaklaşımlara göre suçlu olan toplum, toplumsal gruplar ve kurumlardır. Zira insan doğduktan sonra bulunduğu toplumsal çevreye göre biçimlenir ve kişilik kazanır.
Tanıtım Metni