“Devletimizde filozoflar hükümdar olmadıkça ya da şimdi ‘yöneticilerimiz’ dediğimiz kimseler, felsefe işini ciddiyetle ve layıkıyla üstlenmedikçe ve şu iki şey; siyasi güç ve felsefi akıl birleşmedikçe sevgili Glaukon, ne devletlerimiz için ne de sanırım insan soyu için dertlere bir durak olabilir. Özel hayat için de kamusal hayat için de başka bir mutluluk yolu olmadığını görmek kolay değildir ama öyledir.”Antik Yunan’ın efsane üçlüsünden biri ve Sokrates ile Aristo’yu birbirine bağlayan kişi olan Platon’un Devlet’inde dünya düşünce tarihinde iz bırakmış bütün kavramlar ele alınır. Bazı felsefe tarihçilerine göre bütün bir Avrupa felsefesi, Platon’un geride bıraktığı düşünce mirasına düşülen dipnot hükmündedir.Platon bu eserde, ilk ipuçlarını Sokrates’in verdiği “bilgelerin yönetimi” düşüncesini temellendirerek canlandırmış ve siyasi düşünce tarihinin ilk yönetim sınıflandırmalarından birini yapmıştır. Adalet kavramının taşıdığı meziyetlerin şimdiye kadar hiç kimse tarafından tatmin edici bir biçimde savunulmadığının söylenmesi üzerine Platon, adaletin ve adaletsizliğin doğasını sorgulamaya başlar. “Adil bir yaşam, adaletsiz yaşamaktan neden daha iyidir?” sorusuyla başlayıp, ideal toplum yapısının nasıl olması gerektiğini tasvir eder.İdeal devletin kuruluşunu Platon’un dilinden okumak gerçekten heyecan vericidir. Akıcı bir üslupla ilerleyen bu düşünce silsilesi içinde sansürden öjenizme, ortak mülkiyetten anarşizme, demos’un iktidarından seçkinlerin yönetimine kadar, bugün hâlâ karşısında ya da yanında tavır aldığımız birçok olgunun öncüllerini görürüz.
Tanıtım Metni