2017 yılından bu yana yüz binlerce Uygur, "Sincan" olarak adlandırılan Kuzeybatı Çin'deki yaygin enterne kamplar sisteminde şüpheli bir şekilde ortadan kayboldu. Yaklaşık 12 milyonluk bir nüfusa sahip olan Uygurların neredeyse tamamının böyle bir kampta alıkonulan ya da çalışmaya zorlanan birinci dereceden bir aile üyesi var. Çağdaş Uygur edebiyatinın önde gelen isimlerinden Perhat Tursun da onlardan biri... 2018'de ortadan kayboldu. Daha sonra suçu belirtilmeksizin on altı yl hapis cezasına çarptildığı duyuldu. Onun 1990 yılında yazmaya başladığı "Arka Sokak" isimli eseri, hem tariten bir kesit hem de etnik-ırksal ayrımcılığa maruz kalmış yabancının çok yönlü bir edebî masaldır. Kendi memleketinde yabancı olma, ötekileştirme, toplumsal şiddet, insandışılaştırma, kentsel yalnızlık ve izolasyon temaları etrafinda gelişen romanda; Tursun'un genç başkahramanı, Coetzee'nin ifadesiyle, bizlere baskılarla dolu bir dünyayı anlamlandırma mücadelesinin karanlık ve şiirsel bir kaydını sunar. Kırsalın acılarından ve yoksulluğundan kaçmak için devlet dairesinde geçici bir iş bulduktan sonra Ürümçi'ye gelen bu isimsiz Uygur genci, şehirde yalnızca soğuk bakışlarla karşılaşır ve reddedildiğini kısa zamanda anlar. Sayılar ve kokulardan, şehvet ve nefretten, delilikten, rüyalar ve anılardan oluşan bir monolog söyleyerek acı bir sisin çöktuğü kışın kirli atmosferinde ve kent gürültüsü eşliğinde sokaklarda dolaşır. Uygurlara düşman bir şehrin ortasindaki bu genç, "kapana kısılmışların boğuk sesi"dir. Kimi zaman absürtleşen kimi zamansa ölümcül derecede ciddileşen üslubu ve romanındaki temel izlekler; Perhat Tursun'u, kitaplığınızda Camus, Coetzee, Kafka ve Ralph Elison gibi isimlerin yanına yerleştirtecek...
Tanıtım Metni